Ana içeriğe atla

Seyyid Emir Gilâl

Seyyid Emir Gilâl hazretleri, Silsile-i aliyyenin on dördüncüsüdür. Hazret-i Hüseyin'in soyundandır. Evliyanın meşhurlarından olan Muhammed Baba Semmasi'nin talebesi ve Behaeddin-i Buhari hazretlerinin hocasıdır. Çömlekçilik yaptığı için "Gilâl" veya “Külal” ismiyle meşhur olmuştur.

Her anını İslamiyet’e uygun olarak geçirmiş, pek çok kimse onun sohbet ve derslerinde kemale gelmiştir. Annesi şöyle anlatır: "Emir Gilâl'e hamile iken, şüpheli bir lokma yesem, karın ağrısına tutulurdum. O lokmayı midemden geri çıkarmadıkça, karın ağrısından kurtulamazdım. Bu hâl başımdan üç defa geçti. Sonra hayırlı bir çocuğa hamile olduğumu anladım. Bunun üzerine yediğim lokmaların helalden olmasına çok dikkat edip, ihtiyatlı davrandım."

Salih zatlardan biri vefat edeceği sırada, cenaze namazını Emir Gilâl hazretlerinin kıldırmasını vasiyet etmişti. Fakat o, uzak bir yerde bulunuyordu. O zat vefat edince, o beldenin âlimleri toplandı. Onun çağrılması için, bulunduğu yere bir kişi gönderelim dediler. Bunun üzerine orada bulunan Şeyh Sufi; "Haberciye lüzum yok, kendisine malum olabilir" dedi. Her ihtimale karşı, iki kişi gidip, haber vermek üzere hazırlanmıştı. Tam gidecekleri sırada, Emir Gilâl hazretleri aniden karşıdan gözüktü. Bundan sonra vefat eden zatın cenaze namazını kıldırdı. Oradaki âlimler, bu iş için kendisine nasıl malum olduğunu sordular. O da şu hadis-i şerifleri bildirdi:
(Kalb, kalbe karşıdır.)

(Mümin, müminin aynasıdır.)

(Her kaptan içindeki sızar.)

Kerametten sordular. Buyurdu ki: "Evliyanın kerameti haktır. Aklen ve naklen caizdir. Bu hususta çok nakiller vardır. Süleyman aleyhisselamın veziri Âsaf'ın, Belkıs'ın tahtını bir anda Sana'dan Kudüs'e getirmesi gibi. Bir başka misal; Hazret-i Ömer, bir defasında Medine’de, hutbe okurken, İran’daki İslam ordusunu görüp, ordu kumandanına; "Ya Sariye, dağa yanaş dağa!" buyurdu. Uzakta olan kumandan Sariye ve ordunun erleri, bu sesi duyup dağa çekildi. Düşmanın tehlikeli hücumundan korundu. Evliyadan meydana gelen keramet, Peygamber efendimizin mucizesinden dolayıdır.

Ölüm hastalığında, talebelerine şöyle vasiyet etti:
"İlim öğrenerek Muhammed aleyhisselamın yoluna tâbi olmaktan asla ayrılmayınız. Bu, mümin için bütün saadetlerin vasıtasıdır. Her Müslüman erkeğin ve kadının, kendine lazım olan din bilgilerini öğrenmesi farzdır. Bunlar, sırasıyla şu bilgilerdir: İman, Namaz, Oruç, Zengin ise, zekat ve hac, ana-baba hakkını öğrenmek.

Allahü teâlânın kendisinden razı olmasını isteyen, anne ve babasının rızasını kazanır. Resulullah efendimiz; "Allahü teâlânın rızası, ana babanın rızasını kazanmakla elde edilir" buyurdu. Bu bakımdan, ana babanın hakkını gözetmek mühimdir. Sıla-i rahim (akrabayı ziyaret), komşu hakkını gözetmek, lazım olan alış-veriş bilgilerini öğrenmek, helali ve haramları öğrenmek lazımdır.

Yine buyurdu ki:
"İhlaslı olunuz. Her işinizi Allah rızası için yaparsanız, kurtulursunuz. İhlassız yapılan amel, üzerinde padişahın mührü bulunmayan geçmez para gibidir. Üzerinde padişahın sikkesi bulunmayan parayı kimse almaz. Üzerine mühür vurulanı ise herkes alır. İhlas ile yapılan az amel, Allahü teâlâ indinde çok amel gibidir. İhlassız yapılan çok amelin ise, Hak katında kıymeti yoktur. Yaptığınız her ibadeti ve işi, ihlas ile yapınız. Böylece Allahü teâlânın rızasını kazananlardan olursunuz.

Not: Alıntıdır

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlahi ve Zikir

Özel bir ilahi , Hz. Ebubekir Efendimizin sözlerinden; Zu’dbi Lutfik ya İLah-i,Melleh’ü-zadün kalil, Müflisü’m-bis’sıdkiyeti indebabik ya Celil! Kulli-nari’übridi ya Rabbi fi hakk’ı kema’, Kulte kulna ya nar-u kuni ente fi hakkı’l Halil, Ente Kafi,ente Şafi,fi muhimmati’l umur, …Ente Rabbi,ente hasbi,ente li ni’me’l-Vekil. Eyne MUsa, eyne İsa,? eyne Yahya, eyne Nuh, Ente ya sıddık’u-asi tüb’ilel-Mevlel Celil! ————————————————————– Lütfunu esirgeme ey Rab bu kuluna ki, azığı pek kalîl, İflas etmiş olsa da sadakatle yine kapına geldi ey Celîl! Beni yakan ateşe de ‘berd ü? selam ol’ de ey Allah’ım, Bir zaman dediğin gibi fî hakk-ı Halîl, Sensin Şâfî, Sensin Kâfî, evvel-âhir her işte, Ente Rabbî, Ente hasbî, Ente lî ni’me’l-Vekîl. Nerde Musa, nerde İsa, nerde Yahya, nerde Nuh, Sen ey âsî nefis, dön de ara bul bir Mevla-yı Celîl!

''Secde et yaklaş''

Mevlânâ Hazretleri'nin Mesnevî'sinde, "Secde et de yaklaş" (Alak,19) ayetine dair anlatılan hikaye: "Bir dere kıyısında yüksek bir duvar vardı Duvarın üstüne de, susamış dertli biri çıkmıştı Suya ulaşmasına, susuzluğunu gidermesine o duvar engel oluyordu Susuz adam da su için balık gibi çırpınıyordu Ansızın suya bir kerpiç parçası attı Kerpicin düşmesi ile suyun çıkardığı ses, kulağına bir söz gibi geldi Suyun sesi bir sevgilinin sesi gibi tatlı idi O su sesi, adamı üzüm suyu gibi mestetti Mihnetlere, dertlere uğramış adam, suyun tertemiz sesini duymak için duvardan kerpiç koparıp suya atmaya başladı Sudan da ses geliyordu Su “Ey insanoğlu!” diyordu, “böyle kerpiç atmaktan, beni rahatsız etmekten sana ne fayda var?” Susamış adam cevap verdi de, dedi ki: “Ey su, bu atıştan benim için iki fayda vardır Bu yüzden kerpiç atmaktan vazgeçemem” “Birinci fayda: Benim suyun sesini duymamdır O ses, susuzlara rebâb sesi gibi pek tatlı gelir Su sesi, İsrâfil’in sesine benzi...

Medine Müdafaası ve Fahrettin Paşa

                             Ölsekte Ravzanı Ruhumuz Bekler...