Bir gün askerler bir mahkumu meydana çıkarırlar. Suçu ağır
olmalı ki çok kırbaç vururlar, derileri yarılır. Etlerinden kan sızmaya
başlar. Lakin genç bir kere bile sesini çıkarmaz. Muhafızlar
dinlenmek için bir kenara çekilirler. Bu arada kalabalığın arasında
meydanda olan Bişr-i Hafi hazretleri gence yaklaşıp sorar:
- Tahammülüne hayran kaldım.
- Nasıl ağlayıp bağırabilirim ki, kalabalığın içinde sevdiğim kız
var ve şu an beni görüyor.
- İyi ama Allahü teâlâ seni her an görüyor. Onun edebini
gözetmeyi hiç düşünmedin mi? Allahü teâlâ yarın ahirette,
(Fazlasını istemiyorum ey kulum, sadece o kız için gösterdiğin
gayreti, sabrı, edebi, aşkı, benim dinim için, benim rızam için
niye göstermedin?) dese ne cevap vereceksin?
Genç öyle bir (Allah) der ki kendinden geçer. O kadar kırbaca
direnen vücut bu ilahi aşka, bu Rabbinden utanma duygusuna takat
getiremez. Muhafızlar yanına koştuğunda çoktan can vermiştir.
olmalı ki çok kırbaç vururlar, derileri yarılır. Etlerinden kan sızmaya
başlar. Lakin genç bir kere bile sesini çıkarmaz. Muhafızlar
dinlenmek için bir kenara çekilirler. Bu arada kalabalığın arasında
meydanda olan Bişr-i Hafi hazretleri gence yaklaşıp sorar:
- Tahammülüne hayran kaldım.
- Nasıl ağlayıp bağırabilirim ki, kalabalığın içinde sevdiğim kız
var ve şu an beni görüyor.
- İyi ama Allahü teâlâ seni her an görüyor. Onun edebini
gözetmeyi hiç düşünmedin mi? Allahü teâlâ yarın ahirette,
(Fazlasını istemiyorum ey kulum, sadece o kız için gösterdiğin
gayreti, sabrı, edebi, aşkı, benim dinim için, benim rızam için
niye göstermedin?) dese ne cevap vereceksin?
Genç öyle bir (Allah) der ki kendinden geçer. O kadar kırbaca
direnen vücut bu ilahi aşka, bu Rabbinden utanma duygusuna takat
getiremez. Muhafızlar yanına koştuğunda çoktan can vermiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder