Ana içeriğe atla

Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in Tevazusu




Peygamberimiz (s.a.v) yüce makam ve mertebesine rağmen son derece mütevaziydi. Bu sebeple ayırım gözetmeden bütün hastaları ziyaret eder, bütün cenazelerde hazır bulunur, bütün davetleri kabul ederdi..
Kendi ayakkabılarını tamir eder, elbisesini yamar, evdeki işlerde yardımcı olurdu..
Her gördüğüne selam verir, herkesle ilgilenirdi..


Bir gün yanına bir adam geldi ve O’na karşı duyduğu heybetten dolayı titremeye başladı..Peygamberimiz (s.a.v) adama: “Sakin ol, ben kral değilim. Ben, güneşte kurutulan et yiyen fakir bir Kureyş kadınının oğluyum ” dedi..(Hakim)


Ashabıyla birlikte otururken veya yürürken onlardan biri gibi davranırdı. Ne meclisin başında olma, ne de önlerinde yürüme gibi bir hevesi yoktu. Bu sebeple, bir yabancı O’nun bulunduğu bir topluluğa geldiği zaman kendisini ayırt etmez ve sormak zorunda kalırdı.


Tevazusunun şiddetinden dolayı, kendisine gösterilmesi gereken saygı hakkından feragat ederek : ”Beni gördüğünüz zaman ,acemlerin büyüklerine karşı yaptıkları gibi ayağa kalkmayın” derdi. (Tirmizi)
Meclisinde bulunanların seviyesine iner, haram bir şey konuşmadıkları sürece onları dinler ve onlar güldükleri zaman kendisi de tebessüm ederdi..
Kaynak:İhyâ’u Ulûmid’din/ İmam-ı Gazali(r.a)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanuni ve Karınca

İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi. O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan K...

Dervişler mi Ustundur Bilginler mi Ustundur

Yar ile Şimdi